BATI TRAKYA İZLENİMLERİ - 2
25 Kasım 2015 Çarşamba 00:24:45
Merhaba sevgili dostlar…
Önceki yazımda Selanik’e kadar olan izlenimlerimi aktarmıştım.Ama eksik kalan bir şeyi de yazmak istedim.Ohrid kentinden Selanik’e hareket ederken yerel halktan bir kısım insanların çaldığı davul ve klarnet eşliğinde yüreğimiz buruk ama neşeli bir şekilde uğurlandık.Uzun bir yolculuktan sonra Selanik şehrine ulaşabildik.Asıl heyecan verici serüven şimdi başlıyordu.
Ertesi saban 10 kasım Atatürk’ün hayata veda ettiği gündü.Sabah çok erken saatlerde Selanik Başkonsolosluğumuzun da içinde bulunduğu Atatürk’ün doğduğu eve ulaştık.Sayın konsolosumuzun özel izni ile tüm arkadaşlarımız birlikte evin bahçesinde bulunan tören alanına girebildik.10 kasım törenlerinde içeri girebilmek gerçekten büyük bir ayrıcalık.Biz bunu yaşayarak gördük.Yaşatanlara da teşekkür etmeyi borç biliyoruz.
Beklenen saat geldi.Saat 09.05’te bahçeye sığmayan büyük bir topluluk ve içeri girmesi ve sığması mümkün olmadığı için konsolosluk dışında toplanan binlerce insan iki dakikalık saygı duruşunda bulunarak ardından çoşkuyla istiklal marşımızı okuduk.Yüzlerce otobüs adeta Türkiye’den Selanik’e akmıştı.Görebildiklerim İzmir,Çorlu,Edirne,Isparta,Bursa,Konya,Gaziantep ve göremediklerim ise Türkiye’nin bir çok yerinden gelen otobüslerle sokakları doldurmuştu.
Tören sonrası konsolos Orhan Yalman Okan çok güzel bir konuşma yaptı.Konuşmasında hıçkıra hıçkıra hem ağladı,hem de ağlattı.Konuşması çok güzel sözlerle dolu olmakla birlikte en dikkat çekici cümle şuydu.
“Aziz atamızın hayatta iken belki 60-70 kiloluk bir vücudu vardı,Ama şundan emin olunuz ki,onun manevi ağırlığını tartacak kainatta hiçbir terazi yoktur.”
İşte bu sözlerden sonra konsolosluk bahçesi ve Selanik sokakları dakikalarca alkış sesleri ve sloganlar ile inledi.Konsolosluk bahçesine bakan evlerinin balkonlarındaki Yunanlılar da saygı içinde töreni izlediler.Tören sonrası yoğun kalabalık içinde uzun bir bekleyişten sonra Atatürk’ün evini,doğduğu odayı ve hatıralarını görme ve izleme fırsatı bulduk.Hüzünlü ve duygulu dakikalar yaşadık.
Selanik şehrini gezerek İzmir’e dönüş hazırlığı yapalım derken,Selanik kalesinde en büyük sürprizi yaşadık.Kaleye gittiğimizde bankta oturan 80-85 yaşlarında bir hanım bize selam vererek hoş geldiniz dedi.Çok güzel Türkçe konuştuğu için ilgimizi çekerek yanına gittik,Bize Mustafa Kemal’i anmaya geldiniz değil mi,diyerek ondan övgü ve hayranlıkla bahsetti.
Kendisi Uşak kökenli bir ailenin mensubu olduğunu ve ailesinin İstanbul’dan Selanik’e göç etiğini anlattı.Bize çoşku ile türkü söylemeye başladı.
Uşaklı kız,Uşaklı kız,
Kiraz gibi dudaklı kız,
Artık gelin oluyorsun,
Başı telli duvaklı kız….. Ardından o kadar çoşmuştu ki,saçların tarumar şarkısını,çadırımın üstüne şıp dedi damladı şarkısını ve Selanik türküsünü söyledi.Lütfi Kılınç abimiz de kendisine eşlik etti.Bizleri evine götürmek ve Türk Kahvesi ikram etmek istediğini ısrarla söyledi.Bizden tek isteği ise bir adet tespihti.Ancak otobüste kimsede tespih olmadığı için isteğini yerine getirememekle birlikte Türkiye’ye dönünce rehberimize bir dahaki turunda götürmek üzere bir tespih teslim ettik.Zira rehberimiz kendisini tanımaktaydı ve kendisi sürekli olarak oralarda bulunur ve Türkiye’den gelen aileler ile sohbet eder hasret giderirmiş.Gözlerimiz yaşlı olarak kendisiyle vedalaşıp ayrıldık.
Ardından beyaz kuleyi ve Selanik kordonunu gezdik.Adeta İzmir ile ikiz bir şehir.Bir çok yönden aşırı şekilde benziyor.Kendimizi yabancı bir ülkede gibi hissetmedik.Sanki kendi memleketimizde gibiydik.Dönüş yolunda ise bizi başka bir sürpriz bekliyordu.
Akşam geç saatlerde baro başkanımız sayın Av.Aydın Özcan’ın doğup büyüdüğü Kösemescit(Mesti) köyüne ulaştık.Başkanın anne ve babası tarafından sıcak bir ilgiyle karşılandık.Kendimizi adeta küçük bir Anadolu köyünde gibi hissettik.Ziyaretin ardından büyüklerimizin hayır duaları ile ayrıldık.
Geç saatlerde son olarak Dedeağaç kentine ulaştık.Kentte kısa bir süre kaldık.Ancak hemen orada da soydaşlarımız ile karşılaşıp Türkçe sohbetler ettik.Bu güzel sahil kentinden hoş duygularla Türkiye’ye doğru yola çıktık.Sabah saatlerinde İzmir’e ulaştık.
Dört günlük turumuz boyunca ecdat yadigarı toprakları,onların bıraktığı eserleri ve bizden biri olan soydaşlarımızı gördük.10 kasımda Atatürk’ü doğduğu evde andık.Soydaşlarımızla görüşüp tanıştık ve dertleştik.Kısa süreli de olsa güzel dostluklar kurduk.Tavsiyem imkanı olan herkesin oraları gidip görmesi..