info@huseyinpehlivan.av.tr | 0 232 501 20 20 | 0 232 441 55 58

AVUKAT



AVUKAT
3 Nisan 2015 Cuma 05:53:32

5 Nisan tarihi ülkemizde her yıl avukatlar günü olarak kutlanır. Ben de kendi günümüzde mesleğimiz ile ilgili bir şeyler yazmak istiyordum. Tam bu düşüncede iken Salı günü meydana gelen bir meslektaşımız savcımızın şehit edilmesi ile sonuçlanan olay sonrası yapılan açıklamalar ile gözler tamamen avukatlara döndü. Hatta neredeyse bir olaya dayanılarak avukatların suçlu ilan edildiği bir dönem yaşamaktayız.

Öncelikle bilinmelidir ki adliyede güvenliğin sağlanması aynı zamanda avukatın da adliye personelinin de güvenliğinin sağlanmasıdır. Dolayısıyla avukatların buna karşı olması da düşünülemez. Ama adliyede güvenliği sağlayamayıp suçu avukatlara yüklemek de doğru olmasa gerek. Peki gerçek durum nedir? Adliyeye nasıl silah sokulabilir? Sebebi çok basit.

Bütün gün işi olsun olmasın yüzlerce kişi adliyeye girer çıkar. Bir kişi hırsızlıktan yakalanır, peşinden en az 50-60 kişi adliyeye gelir. Mafya tarzı bir olay olur, peşinden bir çoğu silahlı yüzlerce insan adliyeyi doldurur, bir kısmı içeride bir kısmı dışarıda bekler. Bir boşanma davası olur, boşanan kadın veya erkeğin neredeyse tüm sülalesi duruşmaya gelmiştir. Bu kadar yoğun insan sirkülasyonunun olduğu bir yerde adliyeye birilerinin bir şeyler sokması da kaçınılmazdır.

İzmir için söylemiyorum ama, başta İstanbul olmak üzere adliyede polis yoktur. Adliyenin güvenliğini taşeron olarak özel güvenlik şirketleri sağlamaktadır. Aynı şekilde kadrolu personel yerine kısa süreli sözleşmeli personel adliyede çalıştırılmaktadır. Peki bu şirketlerde kimler çalışır, hangisi hakkında doğru dürüst araştırma yapılmıştır? Bunu da kimse bilmez. Ama en kolay suçlanacak olan avukatlardır. Çünkü onlar ekmeğinin peşinde belki de defalarca adliyeye giriş çıkış yapmaktadır. Bu arada gerçekten suç işleyen varsa cezalandırılması da en başta bizlerin isteğidir. Çünkü bir kişi yüzünden sayılı yüz bin kişiye yaklaşan bir camianın suçlanması da mümkün değildir.

Peki avukat kimdir, nedir? Avukatlık bir çile bir mücadele mesleğidir. İşini iyi yapan herkesi tenzih etmek kaydıyla avukatın ömrü, işini kötü yapanlar ile mücadele etmekle geçer. Hakimle, savcıyla. Gün gelir kendi meslektaşınla, bazen müvekkilinle karşı karşıya gelirsin, bazen adliye personelinin hedefi olursun, bazen müvekkiline geriden akıl veren çok bilmişlerin ve adliyede mutlaka bir tanıdığı olduğunu iddia edenlerin hedefi olursun.

Avukat işi iyi sonuçlanan için bir kahraman ise de işi kötü sonuçlanan için hiçbir şey bilmeyen birisidir. Aynı müvekkilinin ikinci işi kötü gittiyse o müvekkilin gözünde eskiden iyi olup, şimdi bozulmuş birisi olarak değerlendirilirsin. Eğer müvekkilin biraz iyi niyetliyse  henüz iyi veya kötü olduğuna karar verilemeyen bir avukat olarak da görülebilirsin. Böyle olması yine de avukat  için şanstır. Hiç kimse kendi haksızlığını kabul etmediği için haksız olan hep sen olursun, Yargıtay’dan dosya geç gelir, sorumlusu avukattır, aynı işi yapan iki mahkemeden birisi 1 ay diğeri 4 ay sonraya duruşma günü verir, uzun duruşma günü alan avukat kötü avukattır ve bu hikaye böyle uzar gider….

Peki Avrupa ve Amerika’da durum nasıldır? Oralarda en gözde meslek avukatlıktır. En son sözü söyleyen ve söylediği tartışılmayan kişi avukattır. Oralarda avukat olabilmek ülkemiz kadar kolay da değildir. Çünkü sistem hukuk üzerine, hukuk devleti üzerine kurulduğu için, bunun altyapısı da buna göre sağlam hazırlanmıştır. Bizim o aşamalara ulaşmamız ise zor, hatta imkansızdır.

Unutulmaması gereken gerçek şudur ki; bir gün herkese bir avukat lazım olabilir. Çünkü savunma kutsaldır ve herkesin savunulmaya hakkı vardır…

Mesleğimizin layık olduğu değere ulaştığı, hukukun egemen olduğu ve haksızlıkların ortadan kalktığı günlerde yaşamak dileğiyle iyi haftalar. Tüm meslektaşlarımızın ve camiamızın avukatlar günü kutlu olsun…